İRAN-İSRAİL GERİLİMİNDE TÜRKİYE'NİN YERİ

System.Web.UI.WebControls.Label / İRAN-İSRAİL GERİLİMİNDE TÜRKİYE'NİN YERİ / İRAN-İSRAİL GERİLİMİNDE TÜRKİYE'NİN YERİ / hamaset.com.tr

24 Nisan 2024 Çarşamba

67 Görüntüleme

SİYASET
Hazırlayan:Haber Merkezi |

Hızlı tepkileriyle tanınan Ankara, geçtiğimiz hafta sonu İran'ın İsrail'e karşı düzenlediği hava saldırılarına alışılmadık bir tepki verdi: geç ve temkinli davrandı.

İRAN-İSRAİL GERİLİMİNDE TÜRKİYE

Yazar: Sinem Cengiz

Çeviri: Muhammet Hulusi Cengiz

Iran ve İsrail arasında tırmanan gerilimin ortasında, Türkiye, İran'la uzun bir sınıra sahip olması sebebiyle kendisini zor ama önemli bir konumda bulmaktadır. Ankara'nın artan çatışmaya tepkisi, potansiyel rolü ve nasıl karşılık verebileceği önemli bir dikkat gerektiriyor.

Hızlı tepkileriyle tanınan Ankara, geçtiğimiz hafta sonu İran'ın İsrail'e karşı düzenlediği hava saldırılarına alışılmadık bir tepki verdi: geç ve temkinli davrandı. Ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ne de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan hemen yanıt vermedi. İlk resmi tepki, İran'ın saldırısını ne kınayan ne de eleştiren Dışişleri Bakanlığı'ndan geldi. Türkiye, İsrail'in 1 Nisan'da Şam'daki İran Büyükelçiliği'ne düzenlediği saldırıyı uluslararası hukukun ihlali olarak kınarken, İran'ın saldırısını misilleme olarak nitelendirdi. Ankara, İran'ın eylemlerine hazırlıksız yakalanmadı ve bunları bekliyordu. Bununla birlikte, İran ve İsrail arasındaki kısasa kısas atışmaları devam ediyor. Cuma günü İsrail, İran topraklarına bir saldırı düzenleyerek bölgeyi çatışmaya sürükleme tehdidinde bulundu. Bu durum, Türkiye'nin artan gerilimi yatıştırmadaki potansiyel rolünü ön plana çıkarıyor.

Türkiye bu saldırıların öncesinde ve sonrasında hem İran hem de Batılı aktörlerle görüşmelerde bulundu. İsrail, İran, Hamas ve ABD ile arka kanalları ve birkaç aktörden biri olan Ankara, artan gerilimin sınırlarını bilmeyi ve diplomatik arenada ilgili olmayı amaçlıyor.

Diplomatik kaynaklar, İran'ın İsrail'e karşı planladığı operasyondan Türkiye'yi haberdar ettiğini öne sürerken, birçok kişi Ankara'nın yanı başındaki bu kritik gelişmelere neden bu kadar temkinli ve geç tepki verdiğini sorguluyor. Türkiye'nin temel kaygısı, İsrail'in Gazze'deki savaşının bölgesel olarak tırmanma ihtimali ve bunu takiben tırmanan İran-İsrail geriliminin uluslararası ilgiyi Gazze savaşından saptırma riskidir.

Türkiye'nin İran-İsrail gerilimine ilişkin politikasının üç boyutu bulunmaktadır: İran, ABD ve güvenlik dinamikleri. Türkiye-İran ilişkileri güllük gülistanlık değil, ancak Ankara Tahran ile ilişkilerini ihtiyatlı bir şekilde yönetiyor. Türkiye-İran gerilimi son yıllarda Irak, Suriye ve hatta Lübnan'daki anlaşmazlıklar nedeniyle tırmanmış durumdadır. Ana meselelerden biri Tahran'ın yasadışı PKK'ya verdiği destek. Türkiye'nin güvenlik algısı ayrılıkçı Kürt tehdidiyle iç içe geçmiş durumda ve Ankara uzun süredir Kürt kartının Tahran tarafından koz olarak kullanıldığı algısına sahip. Ancak, gerginlik ve güvensizliğe rağmen, Türkiye ve İran birbirleriyle daha az çatışmacı bir şekilde ilişki kurmayı öğrendi.

Bölgesel politikaları birçok yönden çatıştığı için ilişkileri genellikle "yönetilebilir rekabet" veya "gönülsüz iş birliği" olarak tanımlanıyor. Her ne kadar Gazze'deki Filistin halkının durumu konusunda aynı fikirde olsalar da farklı motivasyon ve vizyonları paylaşıyorlar.

Ankara, İsrail, İran, Hamas ve ABD ile arka kanalları olan az sayıdaki aktörden biri.

İkinci boyut, ABD ile ilişkilerle ilgilidir. Erdoğan'ın 9 Mayıs'ta Başkan Joe Biden ile bir araya gelmesi planlanıyor. Davet ABD'den geldi ve Erdoğan bu görüşmeye önem veriyor. İki liderin gerginliği arttırabilecek eylemlerden kaçınarak dikkatli bir şekilde ilerlemesi bekleniyor. Bu bağlamda, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in İran'ın İsrail'e saldırısının ardından Türk Dışişleri Bakanı ile temasa geçerek koordineli bir diplomatik yanıt vermeyi amaçlaması önemli. ABD, Türkiye'nin İran ve ABD arasındaki mesajların iletilmesinde önemli bir rol oynadığını kabul etti. Washington, Ankara'dan İran'a herhangi bir eylemin "belirli sınırlar içinde" kalması gerektiğini bildirmesini istedi. MİT Başkanı İbrahim Kalın'dan da ABD tarafından İsrail-İran geriliminde arabuluculuk yapması istendi. Bu gelişmeler Türkiye'nin siyasi önemini arttırmaktadır.

Türkiye, Gazze'deki savaşın İsrail-İran geriliminin gölgesinde kalmasını önlemek için diplomasisini artırarak Hamas liderliğiyle de temasa geçti. Geçen hafta Gazze'deki savaşı yeniden bölgesel gündemin ön sıralarına taşımak için Katar'ı ziyaret eden Fidan, Hamas'ın siyasi liderleri ve Katarlı yetkililerle bir araya geldi. Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye'nin de hafta sonu Türkiye'yi ziyaret etmesi bekleniyor. Ankara, Gazze savaşında Batılı müttefiklerinden farklı olarak Hamas'ı bir terör örgütünden ziyade bir kurtuluş hareketi olarak nitelendirdi. Ayrıca Ankara, Gazze'de ateşkes sağlanana kadar İsrail'e yönelik ihracat kısıtlamalarını sürdüreceğini açıkladı. Karşılıklı güven sarsılmış olsa da Ankara, İsrail ile gerginlik dönemlerinde diplomatik ilişkilerini sürdürmeye çalışıyor.

Türkiye'nin bakış açısının üçüncü boyutu ise güvenlikle ilgili. Ankara, Suriye savaşından kaynaklanan mülteci ve terör sorunlarıyla boğuşurken, özellikle yanı başında yeni bölgesel çatışmaların çıkmasını engellemeyi amaçlıyor. Türkiye, İran ile uzun bir sınırı paylaşarak, mülteci krizi gibi potansiyel istikrarsızlıkların olumsuz etkilerine karşı özellikle savunmasız. Halihazırda Suriye ve Irak'taki savaşların yansımalarını tecrübe eden Türkiye, bir diğer mesele olarak terör örgütlerinin bu gerginlik ortamında saldırı düzenlemek için uygun bir zemin bulabilecek olmalarına işaret ediyor. PKK'nın terör saldırılarının büyük ölçüde bölgedeki, özellikle de Türkiye'nin komşuları arasındaki istikrarsızlıktan kaynaklandığını söylemeye gerek yok. Türkiye'nin bölgesel politikası, Gazze savaşı ve son İran-İsrail gerginliğinden önce Suriye ve Irak'ın kuzeyinden kaynaklanan tehdit algısı tarafından yönlendiriliyordu ve Ankara stratejisini buna göre inşa etmişti.

Türkiye'nin İran ve İsrail arasında tırmanan gerilime yönelik temkinli ve stratejik yaklaşımı, ABD ile ilişkileri, bölgesel istikrar kaygıları ve güvenlik sorunları da dahil olmak üzere karmaşık jeopolitik değerlendirmelerini yansıtmaktadır. Ankara'nın diplomasiye verdiği önem, ulusal çıkarlarını ve bölgesel istikrarı korurken istikrarsız bir durumu yönetme çabalarını vurgulamaktadır. Dolayısıyla, Ankara'nın gerilimi aktif bir şekilde düşürmek için gerçek nedenleri vardır ve İran-İsrail gerilimine verdiği tepki, uluslararası ilişkileri ve güvenlik önceliklerinin bu daha geniş bağlamı içinde anlaşılmalıdır.

Tercüme Kaynak: https://www.arabnews.com/node/2495961

Sinem Cengiz: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bölge Çalışmaları programında doktor adayı ve Arab News gazetesinde köşe yazarıdır

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazarlara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset ’in editoryal politikasını yansıtmayabilir.

 

 

 



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.