AMERİKA SINIRLARI KONUSUNDA HERKES HEMFİKİR DEĞİL

System.Web.UI.WebControls.Label / AMERİKA SINIRLARI KONUSUNDA HERKES HEMFİKİR DEĞİL / AMERİKA SINIRLARI KONUSUNDA HERKES HEMFİKİR DEĞİL / hamaset.com.tr

8 Şubat 2025 Cumartesi

Çeviren:Haber Merkezi |

Trump, Grönland’ı satın almayı başarırsa, bu ABD’nin Danimarka’dan toprak aldığı ilk olay olmayacak.

AMERİKA SINIRLARI KONUSUNDA HERKES HEMFİKİR DEĞİL / hamaset.com.tr

Yazar: Luke Larson

Çeviri: M. Hulusi Cengiz

Bölgesel Genişleme ve Buna Karşı Çıkanlar Amerika Kadar Eskidir.

Amerika Birleşik Devletleri, topraklarını en son genişlettiğinde Kuzey Marianas ve diğer bazı Pasifik adalarını aldığında Başkan Donald Trump henüz bir yaşındaydı. Aradan geçen uzun yıllar, eleştirmenlerin Trump’ın Grönland ve Panama Kanalı ile ilgili son açıklamalarını tuhaf bulmasını kolaylaştırıyor.

Ancak 248 yıllık tarihimize geniş bir perspektiften bakıldığında, toprak genişlemesi Amerikan hikayesinin ayrılmaz ve kutlanan bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Herkes tarafından bilinmese de Amerika’nın geçmişteki büyüme planları—tıpkı bugün olduğu gibi—ciddi protestolarla karşılaşmıştı.

Örneğin, Amerika’nın ilk büyük genişlemesi olan 1803 Louisiana Satın Alımı’nı ele alalım. Başkan Thomas Jefferson, Napolyon ile bugünün parasıyla mil kare başına yalnızca 502 dolara anlaşarak, ülkenin büyüklüğünü neredeyse iki katına çıkaran bir araziyi satın aldı. Jefferson’a sürekli muhalefet eden Federalistler, bu hamleyi eleştirdi.

Normalde yürütme organının yetkilerini genişletmeye karşı çıkan Federalistler, bu kez anayasanın başkana yeni topraklar edinme konusunda açık bir yetki vermediğini savundu. Massachusetts’ten eski bir Federalist kongre üyesi olan Fisher Ames, “Zaten fazla toprağımız varken, neden sahip olmadığımız parayı harcıyoruz?” diye şikâyet etti. Alexander Hamilton ise bu devasa bölgenin yüzyıllar boyunca huzursuz kalacağını öngörüyordu.

1840’larda Kongre üyesi olan Abraham Lincoln gibi Whigler, Meksika-Amerika Savaşı’nı gereksiz bir toprak kapma saldırganlığı olarak değerlendirdi. Sonunda, bu savaş ABD’ye bugünkü 50 eyaletin sekizinin tamamını ya da bir kısmını kapsayan toprakları kazandırdı.

Ancak Whigler, Başkan James Polk gibi güneyli politikacıların bu savaşı, köleci eyaletleri güneybatıya yaymak için bir bahane olarak kullandığını düşündü. John Quincy Adams, bu hamleyi “kölelerle tıka basa doldurulacak yeni ağıllar” açmak olarak nitelendirdi. 1847’de Whigler’in kontrolündeki Temsilciler Meclisi, Polk’u savaş nedeniyle kınayan bir gensoru önergesini kabul etti.

Muhalefetin en çarpıcı örneklerinden biri ise 1867’de Rusya’dan Alaska’nın satın alınmasıydı. Dönemin dışişleri bakanı William Seward, bu girişime öncülük etti. O dönemde Rusya, bölge üzerinde zayıf bir kontrole sahipti ve Kırım Savaşı’ndan kalan borçlarını ödemek için bu satışı gerçekleştirmeye istekliydi.

Hatta küçük Liechtenstein ile bile bir anlaşma yapmayı düşündü.

Ancak Alaska’nın altın ve petrol zenginliklerinden habersiz olan bazı senatörler, bugünün parasıyla 153,5 milyon dolara mal olan bu alımı “pervasız ve savurgan” olarak değerlendirdi. Politikacılar ve gazeteciler, bu satışı “Seward’ın çılgınlığı”, “boş tundra”, “kutup ayısı bahçesi” ve “buz kutusu” gibi alaycı ifadelerle eleştirdi.

Yüzyılın başında, Hawaii’nin yanı sıra İspanyol-Amerikan Savaşı’ndan sonra Porto Riko ve Filipinler gibi toprakların ele geçirilmesi, güçlü bir anti-emperyalist hareketi tetikledi. Bu hareket, üç kez başkanlığa aday olan William Jennings Bryan ve ünlü yazar Mark Twain gibi önemli isimlerin desteğini kazandı.

Twain, ABD’nin bayrağına yıldızlar yerine kafatasları ve çapraz kemikler eklemesi gerektiğini öne sürerek sert bir eleştiri getirdi. Anti-emperyalistler, kolonilere sahip olmanın sonunda ABD’yi, Bağımsızlık Bildirgesi’nde belirtilen özyönetim ilkelerinden uzaklaştıracağı konusunda uyarıda bulundu.

Trump, Grönland’ı satın almayı başarırsa, bu ABD’nin Danimarka’dan toprak aldığı ilk olay olmayacak. Birinci Dünya Savaşı sırasında, ABD Almanya’nın Danimarka’yı işgal etmesinden endişe duyuyordu. Danimarka Batı Hint Adaları’nın (şimdiki ABD Virgin Adaları) denizaltı saldırıları için bir üs olarak kullanılabileceği korkusu hâkimdi. 1917’de, bugünün parasıyla 660 milyon dolara mal olan bir anlaşma ile bu adalar ABD’ye katıldı.

Danimarka başlangıçta satışa direnç gösterse de ABD meseleyi kendi başına çözebileceğini belirtti. Adaların nüfusunun %99’u satışı destekledi. ABD’de de halkın büyük bölümü anlaşmayı onayladı. Ancak 1867’de William Seward, bu adaları satın alma fikrini ortaya attığında, plan Senato’dan destek görmemişti. O dönemde eleştirmenler, Amerika’nın Yeniden Yapılanma gibi daha ciddi meselelere odaklanması gerektiğini savunmuştu. Yüzyılın başındaki emperyalizm karşıtları gibi, bazıları da bir koloni edinmenin Amerikan Devrimi’nin ruhuna aykırı olduğunu düşünüyordu.

Amerikalılar, yaklaşık bir asırdır ilk kez ciddi bir şekilde bölgesel büyümeyi tartışmaya başlarken, genişlemenin tarih boyunca sağladığı büyük faydaları hatırlamakta fayda var. Kaliforniya, Alaska, Mississippi Nehri ve Rocky Dağları, Amerika’nın kutsal ve ayrılmaz parçalarıdır. Bugün bu bölgeler olmadan bir ABD hayal etmek neredeyse imkânsızdır. Bunlardan vazgeçmek düşünülemez.

Bu, eleştirilerin tamamen haksız olduğu anlamına gelmiyor.

Meksika-Amerika Savaşı, köleci eyaletler konusunda karmaşık sorular doğurdu ve İç Savaş’ın temelini attı. Filipinler’in işgali ise Amerikan tarihinde genellikle parlak bir sayfa olarak görülmez. Eğer yeni yönetim, yeni topraklar peşinde koşacaksa, bunu adil ve titizlikle hesaplanmış bir şekilde yapmalıdır.

Ancak Trump’ın planlarının başarısız olacağını düşünenler için bile bu tartışma en azından biraz heyecan verici olabilir. Amerikalılar olarak genişleme DNA’mızda var; yeni kıtalara yapılan yolculuklardan Vahşi Batı’ya ve aya ayak basmaya kadar.

Günümüz medya ortamında en yüksek ses, genellikle eleştirmenlerden geliyor. Ancak Trump başarılı olursa, bu eleştiriler kısa sürede tarih meraklıları için sadece bir dipnot olarak kalacaktır.

Kaynak: The American Conservative

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Makalede temsil edilen görüşlerin sorumluluğu yazara aittir, söz konusu yazı ve görüşler Hamaset'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.



DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.