DRONLAŞAN SAVAŞ VE TÜRK DRON STRATEJİSİ

System.Web.UI.WebControls.Label / DRONLAŞAN SAVAŞ VE TÜRK DRON STRATEJİSİ / DRONLAŞAN SAVAŞ VE TÜRK DRON STRATEJİSİ / hamaset.com.tr

13 Kasım 2020 Cuma

779 Görüntüleme

MERCEK

DRONLAŞAN SAVAŞ VE TÜRK DRON STRATEJİSİ / hamaset.com.tr

Tarih, doğrusal olmamakla birlikte değişim ve gelişimin sürekliliğini temsil etmektedir. Askeri bağlamda bakıldığında devletler, askeri olarak önce fil olarak ortaya çıkmış, ancak zamanla kara unsurlarından oluşan ordular ile strateji, siyaset ve çatışmanın sürdürüldüğü dünyada bazı devletler, jeopolitik koşullar kapsamında balina olmayı tercih etmiştir. Teknolojinin gelişmesi ile yaygınlaşan lojistik imkânlar fillerin balina olmasına da fırsat tanımıştır.

1901 tarihinde Mahan ve Mackinder, dünyayı kara ve deniz olmak üzere iki stratejik unsura ayırmıştı. II. Dünya Savaşı sonrasındaki süreçte bu ikili ayrıma bir üçüncü daha eklendi. Fil ve balina kadar keskin bir ayrıma sahip olmayan, bu iki tip askeri güce de uyum sağlayan kartal devletler, 21’inci yüzyılın belirleyici unsuru olarak varlığını sürdürüyor. Ancak zamanımızın gelişmeleri gösteriyor ki, askeri gücün temel unsurlarındaki evrimleşme durağanlaşmaktan çok uzak bir noktada. Değişiyoruz.

İNSANSIZ SAVAŞ

Savaş kavramının evrimi, konvansiyonel savaşlardan çatışma haline geçişi ve bunun beraberinde sınırsız savaş kavramını da tedavüle soktu. Savaşlar; normatif kademeleri olmayan, bulanık ve sınırları belirsiz durumlar haline geldi. Silahsız insanlar arasındaki savaş, zamanla silahlı insanlar arasındaki savaşa dönüştü ve en sonunda şuan yaşadığımız aşamaya kadar geldi: İnsansız Savaş. Savaşın insansızlaştırılması, teknolojinin gelişmesi ve hava sektöründeki büyüme ile paraleldir. Bu kapsamda bakıldığında savaşın insansızlaşması, savaşın dronlaşması ile paralel bir süreç seyrettiği tespit edilebilir.

1910’lu tarihlerde ilk insansız uçağın ortaya çıkması ile birlikte gelişimi başlayan dronlar, nükleer bombadan sonra askeri teknolojideki en büyük buluş olarak tanımlanmaktadır. Sınırsız savaş dünyasında dronlar; savaşın sonsuzluğunu ve ölçüsüzlüğünü desteklemekle birlikte aynı zamanda operatif düzeydeki pozitif katkıları sebebiyle devletler tarafından özellikle de kısmi çatışma sahalarında aktif olarak kullanılmaktadır. Dronlaşan savaş, hasım gücü bir insan olarak değil de bir virüs, yok edilmesi gerek bir unsur olarak tanımlanmasına sebep olduğundan ötürü başlangıcı ve sonu ilan edilmeyen sürekli savaş durumlarını da beraberinde getirmektedir.

DRON TEORİSİ

Bu konuda ifade edilmesi gereken en önemli isim ve yaklaşım, hiç şüphesiz ki Grégoire Chamayou ve Dron Teorisi’dir. Dronların savaş algısına yönelik etkilerine dair kapsamlı araştırmalar yapan ve bu teoriyi temellendiren Chamayou, dronların savaş kavramına ilişkin sistematik unsurların tamamını parçaladığını ifade etmektedir. Artık yeni kavramlar yürürlüktedir: savaşmayan savaşçı, yenilmeyen ordu, risksiz savaş, sıfır kayıplı çatışma. Dronların ortaya çıkması ve çatışmalarda aktif kullanımının öncelikli sebebi savaşı insansızlaştırarak daha da insanileştirmeyi temsil etmesinden kaynaklanmaktadır. Ancak Chamayou’ya göre dronlar, tüm mekânı güvenli alan ve düşman bölge olarak ikiye ayırarak asimetrik savaşın gittikçe radikalleşmesine de sebep olmaktadır.

Chamayou, dronların iki kapsama istinaden ortaya çıkmış olabileceğini ifade etmektedir; gerilla savaşlarına verilen yanıt ya da modern çağda olabildiğince fedakarlıktan noksan savaş. Dron stratejisinin küresel popülerliğe sahip olması gerçek ve uzun süreli bir barış ihtimalini ortadan kaldırmakla birlikte risksiz ve fedakarlıktan noksan savaşlar ile öngörülemez bir biçimde sürekli çatışma durumuna sebep olmaktadır. Düşman; sarfiyat malzemesi, parazit ya da mikrop olarak tanımlanır. Dron her şeyi görür ve her yerdedir, düşman habersizdir ve karşılık veremez. Savaş bir saklambaç oyununa döner. Tıpkı ateşli silahların ortaya çıktığı dönemde, eski savaşçıların “silah çıktı mertlik bozuldu” hezeyanları gibi, post-heroik bir çağda da bu durum “dron geldi savaşçı kayboldu” şeklinde ifade edilebilir. Bu konuda Prof. Cengiz Çakmak, “Dron bal yapmayan erkek arı, asalak anlamlarına gelir. Post-human çağı da eşek arısı çağıdır” ifadeleri ile insansız hava araçlarının yeni bir çağı simgelediğine işaret etmektedir.

TÜRK DRON STRATEJİSİ

Türk kamuoyunda ilgi ile takip edilen, yerli silah sanayimiz için önemli unsurlardan biri olan İHA-SİHA adı altında bilinen dronlar, Türkiye’nin bölgesel ve küresel askeri stratejilerinde de kritik bir rol oynamaya başladı. Gerilla savaşlarına karşılık olarak kullanılması amacıyla ortaya çıkan dronlar, Türkiye için öncelikli olarak Doğu sınırındaki terör örgütü unsurlarının saldırılarına karşılık olarak kullanılmaya başladıysa da bu strateji zamanla daha geniş bir çerçeveye yayıldı. Bayraktar aracılığıyla silah sanayiinde gerçekleştirilen büyük yerlileşme hareketi, Türkiye’nin politikasının da genişlemesine ve yönlenmesine sebebiyet verdi. Bu kapsamda bakıldığında Türk Dron Stratejisi, Türkiye’nin havacılık sektöründeki kayıp yıllarının bir telafisi olarak ortaya çıkmış ve modern devletlerin yeni çatışma usulü olarak kabul gören hibrit savaşın uygulanması yolunda Türkiye’ye önemli bir güç kazandırmıştır.

Peki, 11 Eylül sonrasında ABD’de ortaya çıkan dronlar neden dünya askeri unsurları arasında Türkiye’nin politikası sayesinde popülerlik kazandı? Bunun en önemli sebebi ABD ve İsrail’e bağlı kalmaksızın askeri dron sektörünü geliştirmeyi talep eden Türkiye’nin yerlileşme politikası ve bölgesel olarak sürekli çatışma durumunda olmasıdır. Çatışma algısının küresel biçimdeki değişimi karşısında Türkiye, sınırlarını korumak ve bölgesel güç alanının etkisini genişletmek amacıyla öncelikli olarak kendi sınırlarında daha sonra da bazı çatışma bölgelerinde dron stratejisi ile hareket etmiştir.

TÜRKİYE'NİN YENİLİKÇİ BAKIŞ AÇISI

Milli savunmadaki yerlilik oranını %60’lara çıkaran Türkiye, İHA-SİHA kullanımına kattığı yeni bakış açısı ile dronlaşan dünyada İHA-SİHA kapsamlı savaş stratejilerine yön veren önemli ülkelerden biri konumuna yükseldi. Bu yenilikçi taktiksel bakış açısı, savaşın evrimine karşılık olarak hem taktik hem de operatif düzeyde Türkiye’ye önemli bir avantaj sağladı. Bu avantajı Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de ve son gelişmeler ışığında Dağlık Karabağ’da görmek mümkün.

Türk ordusunun savaş hattında diğer devletlere kıyasla daha etkili bir biçimde kullandığı İHA’lar, özellikle de Suriye’de adeta başlı başına bir filo olarak hava gücünü oluşturmaktadır. Aynı şekilde Libya’da Hafter’e karşı Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni destekleyen Türkiye, bölgeye gönderdiği Bayraktar TB2 ile gidişatı oldukça etkiledi. Yakın dönemde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev verdiği bir röportajda “Kaç tane Türk SİHA’nın var?” sorusuna “Yeterince var” cevabı vererek Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’daki haklı davasında Türk İHA-SİHA filosunun kritik bir unsur olarak varlığını doğruladı. Türkiye’nin dronlaşan dünyada küresel çatışma sahalarındaki aktif stratejisi ve başarısı, önemli bir askeri kuvvet olarak bölgesel güç dengelerini değiştirmesini de beraberinde getirdi.

ŞİMDİ SIRA DENİZLERDE

Küresel çatışma sahalarından biri olan Doğu Akdeniz’de politika yürüten Türkiye, bölgedeki hakları konusunda oldukça hassas davranıyor. Bu hassaslık sadece askeri faaliyet ya da siyaset açısından kendini göstermiyor. Savunma sanayiindeki değişimler ve gelişmeler de Doğu Akdeniz’deki Türk stratejisinin temellerinin sağlam atıldığını kanıtlar nitelikte. Jeopolitik açıdan kara unsurlarına ağırlık veren Türkiye, İHA-SİHA çalışmaları ile hava gücünde de öne çıkan bir devlet haline geldi. Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerin genişlemesi ve hız kazanması ile birlikte Türkiye, deniz harp sanayiinde de önemli adımlar atmaya başlıyor. İnsansız Deniz Araçları (İDA); yeni nesil, sınırsız ve sonu olmayan çatışma durumlarına karşılık olarak modern devletlerin tercih ettiği bir deniz harp teknolojisi olarak sahaya çıktı. Kara ve hava unsurları ile karşılaştırıldığında yeni sayılacak gelişim süreçleri ile İDA’ların mayın tarama, denizaltı operasyonu, terör ve kaçakçılık ile mücadele, istihbarat toplama gibi alanlarda aktif kullanılması bekleniyor. İHA-SİHA kullanımına yeni bir bakış açısı getiren Türkiye, İDA çalışmalarına da hız verdi. Bunun en önemli sebebi ise, Doğu Akdeniz’de bulunan enerji yataklarında Türkiye’nin haklarının korunması arzusudur.

Milli savunma sanayii çalışmaları ile devlet politikasının eş zamanlı yürütüldüğü günümüz Türkiye’sinde devlet, tarihsel bağlarını koparmadığı görünmez sınırlar hakkında söz söylemeye, semalarında uçmaya ve denizlerinde yelken açmaya devam edecek. Bir fil her zaman bir balina olmaya adaydır. Ancak özellikleri hem fil ve hem kartal olan bir ülkenin balina olmaya kalkışması, işte o oldukça önemli bir meseledir.



Yazara Ait Diğer Yazılar

DİĞER YAZILAR


Haritalar ile belirlenen sınırların ötesinde

2022 © Tüm hakları saklıdır.